Saturday 27 December 2008

Bang-Bang....Vurdun ve Öldü

6 aylık ateşkesin bitmesinin ardından çok geçmeden ölü bedenler üç haneli sayılarla anılmaya başlandı. Savaş, açlık, şiddet gibi kavramların temsili üzerine tartışmak gerçekten zor. Bir yandan temsil edilmeleri insanlık suçlarının 'duyurulması' ve bu suçlara karşı bir sivil muhalefet edilmesini tetikleyebilecekse de, istatistiğini, sayılarını, fotoğrafını, videosunu gördüğümüz insanlar (yaşayan ve ölen) birer 'spectacle' (görüntü) oluyorlar. Biz gören olurken onlar görülen oluyorlar. Görmek ve temsil etmek, çoğu zaman ona karşı harekete geçmeğe tercüme olmuyor.

Televizyon'daki haberleri izledikten sonra kendimi James Nachtwey'in kişisel web sayfasında buldum. James Nachtwey hayatını dünyanın dört bir tarafında savaş ve yaşanan diğer acıların fotoğraflarını çekmeye adamış bir savaş fotoğrafçısı. Apartheid rejimi sırasında Güney Afrika'da da bulunmuş ve o dönem orada free-lance çalışan bir grup olan Bang-Bang Club ile takılmış. Kevin Carter, Joao Silva, Greg Marinovich ve Ken Oosterbroek dörtlüsünden oluşan bu grup dünya gündemini 90'ların ortasında bir hayli meşgul etmiş.

Ken Oesterbroek, çatışmalar sırasında vurularak hayatını kaybetmiş. Aynı gün vurulan Marinovich ise yaşamayı başarmış ve Silva'yla birlikte Bang-Bang Club kitabını hazırlamışlar. Link'te Marinovich vurulduğu anı, milisleri ve Oesterbroek'in o anki ölümünü anlattığı bir alıntı var. Acıyla yüzyüze olmak ve onu görmeye ve göstermeye çalışmak üzerine adanmış yaşamlar bunlar. Kevin Carter'ın aynı yıl, 1994'te Pulitzer Ödülü alan fotoğrafı ise tartışmalı. Resimdeki kıza yardım etmediği ve fotoğrafını çekmeyi seçtiği için eleştirilen Carter'ın bu fotoğrafı, görmek-harekete geçmek tartışmasını tetikleyen önemli anlardan biri;




Sudan'da bir besleme merkezine ulaşmaya çalışan bir kızın yolda yere yığılması ve bir akbabanın başında beklemesinin resmi. Carter yardım etmediği ve akbabanın kanatlarını açmasını beklediği için eleştirilse de, o an onunla birlikte olan Silva, bunun doğru olmadığını ve annesinin kızı bir anlık yalnız bıraktığını söylemiş.

Temsiliyet konusu ve etik bugünlerde şiddetin ve ölümün günlük imaj dolaşımında artık normalleştiği bir dönemde önemli sorular. Bang-Bang Club ve Nachtwey gibi isimler acıları tüm dünyaya duyurdukları için çoğu zaman övgüyle anılmışlar. Kişisel eleştirilerin ötesinde, acıları görmek-göstermek ve ona karşı hareket etme konularında eleştirel bir duruş yakalamak bana göre çok önemli. İmajların dolaşımı karlılık ve medya dünyası için önemli bir yol olurken, acılar resimlere, sayılara indirgenmekte. Acıların durmasına yönelik hareket ise bu dolaşıma kıyasla emekleme hızıyla gidiyor.

Manic Streat Preachers'ın 1996 yılıdaki Everything Must Go albümünde, 1994'te intihar eden Kevin Carter üzerine bir şarkı da var.

Wednesday 10 December 2008

Kısaca Sosyal Teoriler...

http://www.princeton.edu/~soccomp/fun

Aralarında en sevdiklerim;

Emile Durkheim; You get the ankles, I'll get the wrists. (tahminim intihar üzerine)


Max Weber; All work and no play...


Georg Simmel; I feel like I am ze Country Mouse in ze Zitty, Ja?


Jurgen Habermas; Why can't we all just get along?


Talcott Parsons; I have a diagram that explains EVERYTHING!


Pierre Bourdieu; Kids, stay in school. (sanıyorum 68 öğrenci hareketine karşı tutumuna dair bir not:)


C. Levi-Strauss; Myths are cool.


Clifford Geertz; Ooh, look, a cock fight! How Shakespearean!


Rational Choice Theory; Choose, or lose.


British Cultural Studies; It's not so bad to spend time in front of the telly.

işçiler robot; robotlar işçi olduğunda

Gerçekten asılmış bir uyarı mı yoksa espri mi bilmiyorum. Ancak iki türlü de enteresan. Birincisi işgücü makineleşmesi gerçek bir süreç ve ekonomik büyümenin istihdam oranlarına aynı oranda yansımamasının baslıca sebebi olarak üretkenlik artışı yani insanlar yerine robotların çalışması gösterilir. Robot arzı talebini karşılamadığında robot kısırlığı oluyor anlaşılan ve yerine insanları 'kullanmak' kaçınılmaz oluyor.

İkincisi robotların uysal, işçilerin ise 'huysuzluk' yaratma potansiyeli olan varlıklar olduğunu kabul etmesi ve açıkca duyurması açısından çok bilinçli bir iktidar / egemen pozisyonuna işaret ediyor.

Üçüncüsü ise robotları kim ve nasıl 'abuse' (rahatsız etmek / taciz anlamında) ediyor? Eğer diğer anlamında kullanıldıysa (ab-use, yanlış kullanma) insanları kullanma kılavuzunu kim yazdı?

pro-feminist erkeklik üzerine düşünürken...

Saturday 29 November 2008

Tetsuya Indisha





http://www.toxel.com/inspiration/2008/11/07/incredible-paintings-by-tetsuya-ishida

Tokyo hayatına dair çok şey söylenir... Kent yaşamından açılan bir perde. Bu resim sanki nostaljik bir arzuyla sınırlı gibi durabilir ancak etkileyici bir kent portresi çiziyor Ishida...Karşılaştığımdan beri düzenli olarak bakıyorum resimlerine.

Tokyo, mekanikleşme ve intihar üzerine... Ishida da 32 yaşında intiharı seçmiş. Resimlerdeki yüz de kendisini aitmiş.