Friday 28 May 2010

Tesmeralsekdiz, Alain Badiou

Etik'i daha önce okumuştum, bir kere de tesmeralsekdizden okudum, umarım bu yayının devamı gelir. Tarde sayısı da müthişti.

İnsan Var mıdır?

"insanın hakları öğretisinin geri dönüşü devrimci Marksizmin ve esin verdiği bütün ilerici mücadele biçimlerinin çöküşüyle bağlantılıdır."

Michael Oliver'dan bugüne kaybedilen belki bu mu Engelli Çalışmaları'nda? O emancipatory dil bir dönüşüme uğramış mı? Marksizmin müthiş zenginliği kendini Engelli çalışmaları'nın, siyasi metinlerinin kuruluşunda bir kez daha olumlamış olduğunu hep hatırlamak gerekir.

"yeni bir kolektif kurtuluş siyasetinin terimlerini aramak yerine, yerleşik "Batılı" düzenin ilkelerini benimsemişlerdir"

*Bu bölümü birkez daha okuduğumda hatırladım. Badiou, Althusser-Foucault-Lacan çizgisininin radikal devrimici siyasetin yanında olduğunu bir hayli net vurguluyor. Özellikle Foucault'nun liberal yorumlarını reddetmek açısından önemli bir nokta, ne kadar vurgulansa az.

"Etik burada (Kant'a dönüş) hem önsel bir Kötü'yü ayırt etme yeteneği hem de nihai yargı, özellikle de siyasi yarı ilkesi olarka tasarlanır. İyi, önsel olarak saptanabilen bir Kötü'ye karşı kendiliğinden müdahil olan şeydir."

"(Etiğin eleştirilen biçiminde), İnsan, kendini bir kurban olarak tanıma kudretine sahip varlıktır."

*Engelliliğin sosyal modelini tasarlayan ilk metinlerde, kişisel trajedi teorisi diye tanımlanan o yaklaşımın, temel düşmanlardan biri olarak alınmasıyla ne kadar yakın geliyor kulağa. Engellilik siyasallaştığı ölçüde, siyasal bir özneleşme süreci olarak tanımlandığı sürece, kendi kurbanlığından değil, toplumsal ezme-dışlama yapılarından bahseder. Kendini kurban olarak değil, "emancipatory"/kurtuluşçu bir özne olarak tasarlar.

"Cellat rolündeki insan, sefil bir insandır, ama buna, kurban rolündeki insanın da genelde daha değerli bir şey olmadığını ekleme cesaretine sahip olmamız gerekir.... Yine de bazılarının insan kaldığı ve bunu kanıtlayan tanıklıklarda bulunduğu da doğrulanmış bir gerçektir. Ama bu her zaman muazzam bir çaba harcayarak başarılır; tanıklar bu çabanın kendi içlerinde, kurban kimliğiyle örtüşmeyen bir şeyin gösterdiği neredeyse anlaşılamaz bir direnç olduğunu söylerler. Eğer İnsan'ı düşünmeye kararlıysak, onu bulacağımız yer burasıdır."

*Agamben'in The Remnants of Auschwitz'de yaptığına bir ekleme mi yoksa farklı bir okuma mı? Agamben tanığın, "mutlak tanığın" yani "Müslüman"ın sessizliği üzerinde konuştuğunu söylüyordu. Belki büyük harfli İnsan (Badiou'deki) o sessizliğin adıdıdır. Ancak bu pek Badiou'nun genel çerçevesiyle tutarlı gelmiyor bana.

"İnsan hakları varsa da, bunlar kesinlikle hayatın ölüme karşı hakları ya da sefalete karşı hayatta kalmanın hakları değildir. Ölümsüz'ün, kendi kendilerine dayanan haklarıdır ya da Sonsuz'un ıstırap ve ölüm denen olumsallığının üzerinde uygulanan haklardır. ... Her halükarda özneleşme ölümsüzdür ve insanı insan yapar. Bunun ötesinde yalnızca biyolojik bir tür, hiç de cazip sayılamayacak "tüysüz bir iki ayaklı" vardır."

"Onun İyi'yi hayal etmesini, kolektif güçlerini ona adamasını, bilinmeyen imkanları gerçekleştirmek için çabalamasını, olandan radikal bir biçimde koparak olabileceği düşünmesini yasaklamak, ona insanlığını yasaklamak demektir."

No comments: