Friday 12 March 2010

Ranciere...

"Equality has to be practiced before being dreamed", J. Ranciere

19.yy işçi hareketlerinin esas olarak şimdide bir kopuş olarak yaşandığını, 'sensous' olanın dağıtımını reddederek hareket ettiğini söylüyor Ranciere. Yeni hissiyatlar, zaman-mekan dağılımlarını zorluyor.

Lukacs'ı okurken de bütün o Hegelci sistemin ardında, sürekli o isyan halinin hissiyatından bahseden cümlelerle boğuşuyordum. Belki de Marxist geleneğin satır aralarında yaşanmış ve birikmiştir bu estetik devrimin tohumları.

"For these workers, emancipation meant breaking the partition of the sensous that determined the day as the time workers work, and night as the time they rest. The beginning of emancipation was the decision to make something more of their night: to write, read, think and discuss instead of sleeping."

Bu bağlamda düşününce Türkiye'de solun geçmişiyle farklı bir barış kurulabilir. İlla söylemsel-teorik anlamda bir devamlılık gerektirmeyen bir barış olacaktır bu. Radikal anlamda 'dissensual' yaşamlar ve yeni bir estetik yaratmadığını söyleyemeyiz sol hareketlerin.

No comments: